Düşünüyorum. Bazı fikirlerin ne anlama geldiğini, kimi sözlerin ruhumuza nasıl işlediğini ve bu bütünün hayatımıza neler kattıklarını, tıpkı gözlerimizi iki saniye kırptığımızda karşımızda bulunan koca bir bulut yığınının bir anda kaybolması gibi vaktimizin geçip gidişini.
Hatırlıyorum, geçmişten gelip giden bazı düşünceleri ancak onları çok fazla düşünme gereği duymuyorum çünkü geçip giden vakit acımasız ve bir yerlerde takılı kalmayı affedecek naifliğe sahip değil. Eğer onunla birlikte süregelen düzene uyum sağlayamazsam kendimi nasıl kaybedebileceğimi düşünüyorum, geçmişte veya gelecekte takılı kalmanın götürülerini düşünüyorum ve açık konuşmak gerekirse net bir cevap bulamıyorum.
Geçmiş geleceğimizi şekillendirir deniyor ancak bunun şu an önemi nedir? Geçmişte yaptıklarımızı şu an konuşuyoruz ve şu an yaptıklarımız ise gelecekte konuşulacak. Gelecekte nasıl konuşulacağını bilmek için şimdiden yaptıklarımıza dikkat mi etmeliyiz yoksa şu an yapacaklarımızı düşleyip geleceğin nasıl şekilleneceğini süreç içerisinde mi gözlemlemeliyiz?
Bunu ben uçmayı yeni öğrenen, kanatlarını henüz yeteri kadar beceriyle çırpamayan bir kuşun heyecanına benzetiyorum. Başını kaldırıp gözlerini kaldırdığında türünün uçtuğunu, gökyüzünde süzüldüğünü görüyor ve kendine olan güveni yüksek bir biçimde geliyor dalın kıyısına ancak atlayacak cesareti bir türlü kendinde bulamıyor. Aslında çok basit, gözlemi bunu yapabileceğini düşündürtüyor fakat atlama korkusu, endişe onu yapması gerekenden alıkoyuyor. Tereddüt ediyor, yerinde sayıyor ve kalbi ağzının derinliklerinde atıyor ama kaçınılmazdan kaçmanın mânâsı olmadığını bildiği için atlıyor.
Bazen tek yapmamız gereken atlamayı düşünmek ve atlamak.
En azından ben öyle düşünüyorum.
Bb.
Comments