Adam yalnızdı. Bir başına ıssız sokakların derin karanlığına dalıp gitmişti her şeyden haber bir biçimde. Gözlerini her kırpışı zamanı yavaşlatıyor, yavaşlatıyor ve neredeyse hareketsiz kılacak duruma getiriyordu.
Zamanın yavaşlamasının bir güzel yanı da, tıpkı bir motosiklet üstünde dağların yamaçlarında acele etmeden yolculuk etmek gibiydi. Tüm detayları ve görülmesi beklenen farklılıkları görebiliyor, tamamını iliklerimize kadar hissedebiliyoruz. Buna farkındalık demekte sakınca olmasa gerek.
İnsanların sahip olduğu acele duyguları adımlarına ve ellerini sallayış biçimlerine yansıyordu. Gözle görülebilir bir acele mevcuttu ancak bu gerçek olamazdı. Çünkü gerçek anlamda acelesi olan biri hızlı adımlarla yürüyerek zaman kaybetmek istemez. Asıl acelesi olanları yaşantımızın içerisinde koşarken buluruz. Zamanı kısıtlı olan biri aceleci görünmek istemez, zaten acele eder ve biz bunu kolaylıkla ayırt edebiliriz.
Acelesi varmış gibi görünenler bana kalırsa sadece birer aktörden ibaret ve rollerini en iyi biçimde oynayıp insanların takdirini kazanmaya çalışıyor.
İnsanların duyguları ufak bir manipülasyon ile kolaylıkla değişebilir. Bir saniye önce karşınızdakinin gözlerine öfkeyle bakıp, aklınızdan sayısız küfür geçirir bir haldeyken, birkaç saniye içinde aslında ona acımak duygusunun içerisinde kendinizi bulabilirsiniz. Ben ise bunun aktörlüğün ve dinlemenin bir parçası olarak görüyorum.
Fevri davranmak bunu her ne kadar içimize atsak da kanımızda var. Tek yapmamız gereken bunu olabildiğince ertelemeye çalışmak. Eh, bu da fevri davranmamak olmuyor mu zaten?
Güneş, pencerenin önünde dikilenlerin yüzüne ısısını yaymakta kendisi için bir sakınca görmüyor. Zaten bunun dışında da yapabileceği pek bir şey olmasa gerek, sadece kendi önüne geçecek birkaç parça buluta engel olamamak dışında. Tıpkı bazı şeylerin kontrol mekanizmasının biz olduğumuzu sanmamıza rağmen, aslında yakından uzaktan alakamızın olmadığı, sadece bu duyguya sahip olmamızın bize nasıl bir haz vereceğini görmemize izin verdikleri gibi.
Kıssadan hisse, bu metnin hiçbir bağlamı yoktu ve büyük bir ihtimal de olmayacak. Olmasına gerek de yok zaten.
Comments